Siyonist İşgalcilere Karşı Direnişin Yanındayız
AGD İstanbul Şubesi olarak İşgal Rejiminin gerçekleştirdiği alçakça saldırılara karşı İsrail Konsolosluğu önünde buluşup; İzzettin el Kassam Tugaylarının, Kudüs Seriyyelerinin ve tüm Direniş Cephesinin yanında olduğumuzu haykırdık.
AGD İSTANBUL ŞUBESİ İSRAİL KONSOLOSLUĞU ÖNÜ
BASIN AÇIKLAMASI
Kıymetli Müslümanlar, değerli basın mensupları
İçerisinde yaşadığımız son bir asra baktığımızda görmekteyiz ki İslam âleminin asrî tarihi, aynı zamanda bir mukavemet tarihidir de. Haritaya göz gezdirdiğimiz vakit doğusundan batısına kuzeyinden güneyine Asya’dan Amerika’ya Avrupa’dan Afrika’ya her bir bölgede Müslümanlar varoluş mücadelesi vermektedirler.
Askeri, siyasi, fikri, dini, sosyal, kültürel, ahlaki birçok yönden işgal altında olan bu küresel varoluş savaşında İslam âlemi büyük yaralar alsa da, hala İslami bir bağımsızlık arzusuyla mukavemete devam ediyor. Yaşanılan kayıplar, alınan darbeler, can yakıcı süreçler, yolda yitirilenler ağır gelse de, Pasifik'ten Atlas Okyanusu'na Güney Afrika’dan Doğu Türkistan’a kadar aynı direniş ruhu ile bağımsızlık mücadeleleri tüm cephelerde ilk günkü heyecan ile halen sürdürülüyor.
Kutsal Filistin toprakları, nasıl tarihin ve coğrafyanın tam odağında ise, aynı şekilde bu küresel mukavemetin en önemli merkezidir. İslam’ın ilk kıblesini, yeryüzünde inşa edilmiş ikinci mescidi ve etrafı mübarek kılınmış olan Müslümanların üçüncü haremini bünyesinde barındıran Kudüs cephesi, sadece üzerinde yaşayan müminler için değil tüm dünya Müslümanları için küresel bir izzet meselesidir.
Yaklaşık yüz yıldır Müslümanların mübarek beldesi, Yahudi işgalciler tarafından çiğnenerek, taciz edilerek, yok edilmeye çalışmakta ve Müminlerin izzeti ayaklar altına alınmaktadır. Bu nedenle Filistin davası, yalnız kendileri için değil, İslam’ın ve Müslümanların izzetini, özgürlüğünü, şerefini, haysiyetini korumak için savaşan, mücadele eden ve bu uğurda gerektiğinde gözünü kırpmadan canını feda eden özgürlüğüne düşkün, şerefli direnişçilerin davasıdır.
Kendi coğrafyasına işgal, kan, gözyaşı, zulüm ve katliamdan başka bir şey getirmeyen terör devleti İsrail, bölgedeki işgal çemberini genişletmek için etrafını kan gölüne çevirmekten de geri durmamaktadır. Bugün İslam coğrafyasındaki Müslüman ülkelerin ve halkların başlarına gelenlerin İsrail’in güvenliğinin sağlanması ile hiçbir alakası olmadığını kim iddia edebilir?
Terörist İsrail bir taraftan başta işgal altında tuttuğu Filistin olmak üzere etrafına ateş saçmaktan vazgeçmez iken, diğer taraftan bölge ülkeleri ile normalleşme süreçlerine girerek artan işgal şiddetine karşı bölge Müslümanlarının seslerini kesme çabasındadır. Bir terör devleti olarak yasal meşruiyeti dahi bulunmazken tarihsel süreçte gerçekleştirdiği işgal ve katliamlar ile hiçbir şekilde İsrail ile el sıkışılamayacağını göstermiştir. Bu hakikati anlamak için ancak akılların kör, vicdanların sağır olması gerekmektedir.
İslam dünyasının lehinde tek bir icraatı yok iken içlerine Türkiye’nin de dâhil olduğu bölgedeki Müslüman ülkelerin İsrail ile normalleşme için adeta sıraya dizilmelerinin hiçbir izah edilebilir tarafı yoktur. İslam dünyasının İsrail ile normalleştirdiği ve ekonomik anlaşmalarla güçlendirmeye çalıştığı ilişkileri, Müslüman coğrafyanın İsrail karşısında düştüğü acizliği gözler önüne sermektedir.
Dünyalık maddi kazançları Müslüman kardeşlerinin katledilmesine ve Harem beldelerinin çiğnenmesine göz yumma pahasına tercih eden İslam ülkeleri ve liderleri ateşle oynadıklarının farkında değillerdir. Eğer geri adımlar atılmaz ise çok yakında bu zulüm ateşinin bölgede yakmadığı yer kalmayacaktır.
Zira Karşımızda, kan dökmekten haz alan, kadın ve çocuk öldürmekten haz alan, aşağılık bir zihniyet vardır. Karşımızda meskenleri, mabetleri, okulları ve sağlık merkezlerini vurmaktan imtina etmeyen bir zihniyet vardır. Karşımızda kendisinden başkasına hayat hakkı tanımayan, başkalarının kutsalına tahammül edemeyen bir zihniyet vardır. Karşımızda kendi mutlulukları için dünyayı ateşe vermekten kaçınmayan bir zihniyet vardır. Bu zihniyetle ne oturup konuşulabilir ne de anlaşma yapılabilir.
Dünya devletlerinin ve bölgesindeki kardeş ülkelerinin kendisine sırtını dönüp Siyonist İsrail’den yana tercihte bulunmalarına rağmen Filistin halkı, onurlu ve izzetli direnişine devam etmektedir. Korkak ve alçak Siyonist İsrail, Filistinli mücahitlerin onurlu duruşu karşısında daima kaybetmek zorunda kalacağını geçtiğimiz senelerde gerçekleşen ‘Seyf’ul Kuds’ “Kudüs Kılıcı” operasyonunda gayet iyi anlamıştır. Öyle ki Filistin cihadının kendisine karşı savrulan kılıcına direnemeyen İsrail, koşulsuz barış talebinde bulunmuştu. Aynı zamanda bu harekât işgalci İsrail yöneticileri ve toplumu üzerinde ciddi psikolojik etki bırakmıştır.
Ancak tüm bunlara rağmen uslanmak bilmeyen şımarık İsrail birkaç gün önce Gazze şeridinin kuzeyindeki sınır kapılarını kapatmış, Cenin kentine baskın düzenlemiş ve İslami Hareketin önde gelen isimlerinden Bessam Saadi’yi yaralayarak gözaltına almış, Gazze semalarında uçurduğu onlarca insansız hava araçlarıyla şehir merkezlerine füze saldırısında bulunmuş, bölgedeki gerginliği hat safhaya çıkartmıştır. Son olarak dün İslami Cihad Hareketi liderlerinden Taysir el-Caberi’yi suikat sonucu şehit etmiş; ve Siyonist saldırıların neticesinde 11 Müslüman kardeşimiz şehit olmuş 80’den fazlası yaralanmıştır.
İşgal rejimi, tüm bu yaptıklarının bir bedelinin olması gerektiğini bildiğinden teyakkuz haline geçmiş ve 25 binden fazla yedek askerini göreve çağırmıştır. Hava savunma sistemi “Demir Kubbe”nin Filistin Cihadı’nın füzeleri karşısında etkisiz kaldığını defalarca deneyimleyen İsrail, bu durumu son olarak dün bir kez daha yaşamış ve Tel Aviv’de siren sesleri duyulmuştur. Bir kez daha görülmektedir ki iman ederek cihada devam edenlerin karşısında hiçbir teknolojik üstünlük fayda sağlamamaktadır.
Buradan açıkça duyuruyor ve haykırıyoruz; Terörist İsrail’in bu zalim katliamlarının karşısında ve Kassam Tugaylarının, Kudüs Seriyyelerinin ve tüm Direniş Cephesinin yanındayız. Filistin Direnişinin tüm mücadelesinin, Müslümanların onur ve izzetlerini korumak için olduğunu biliyoruz ve dualarımızın ve yardımlarımızın da daima onlardan yana olacağını ilan ediyoruz.
Müslüman ülkelerin siyasetçilerine ise açık çağrıda bulunuyoruz;
Attığınınız normalleşme adımlarından derhal vazgeçin!
Dininizi ve Müslümanların haysiyetini dünyalık menfaatler karşılığında satmayın!
İsrail'i kınamanın ötesine geçin ve işe yarar eylemler yapın!
Yapmış olduğunuz her türlü anlaşmayı feshederek konsoloslukları kapatın ve Terörist İsrail’i bir devlet olarak tanımaktan vazgeçin!
Uluslararası arenada İsrail’e karşı birlikte hareket edin ve İsrail’e boykot uygulayın!
Yaşadığımız coğrafyanın tüm problemlerine yönelik çözümün ancak İslam Birliği’nden gelebileceğini artık anlayın ve İslam Ülkeleri olarak İsrail’e karşı birleşin!
Filistin’in aziz ve güzel insanları, ey mücahitler! Allah’ın yardımı sizlerle!
Tüm Filistinli kardeşlerimizi, Hamas’ı, İslami Cihadı ve dünya üzerinde bir an olsun cihattan geri durmayan tüm Müslümanları gönülden selamlıyor ve desteklerimizi iletiyoruz.
Katil İsrail’in ve tüm zalimlerin ise en kısa zamanda döktüğü kanda boğulacağına ve tarihin çöplüğüne kaldırılacağına tüm yüreğimizle inanıyoruz.
Özgür Filistin’de kardeşlerimizle buluşmak dileğiyle…
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.
Esselamu aleyküm.